Her ay olduğu gibi Ekim ayında da birçok yapım biz oyuncuları bekliyor olacak. Bu ay çıkış yapacak oyunlar arasında Alfred Hitchcock – Vertigo, Overwatch 2, A Plague Tale: Requiem ve daha fazlası yer alıyor.
İşte Ekim 2022’de çıkış yapacak PC oyunları:
– Vesper: Ether Saga – Episode 1 (3 Ekim tam sürüm – tarih değişebilir)
Sylvain Harlaut ile Jeremy tarafından geliştirilen ve Sylvain Harlaut tarafından yayınlanacak olan rol yapma strateji oyunu Vesper: Ether Saga – Episode 1, Ekim’de tam sürüme kavuşuyor. Rol yapma, taktik ve kart oyunların özelliklerini bir araya getiren yapım oyunculara çeşitlilik sunmak istiyor. Bu da oyuncuların oyundan kolayca sıkılmayacağı anlamına gelebilir.
Göründüğü kadarıyla oyunun görsel tarzı suluboya çizimlerine ve piksel sanatına dayanıyor. Bu unsurlar da harmanlanarak ortaya hoş ve tatlı bir grafik çıkıyor. Zaten oyuncular olarak çok üstün grafikler yerine tatlı ve hoş grafikleri de tercih edebiliyoruz. Yeter ki içeriği dolu olsun ve kendini tekrara düşürmesin.
Oyunda ana karakter olarak roman kahramanı Vesper yer alıyor. Bu oyunda Vesper’in maceralarına atılacak ve Jérémy’nin hayal ettiği dünyayı keşfe çıkacağız. Bunu oyunculara nasıl aktarırlar merak konusu.
Oyunda rol yapma, kart ve strateji öğeleri yer alıyor konusundan bahsetmiştik. Bu yapım bu öğelerin birleştiği bir savaş sistemini de bizlere sunacak. Yani hem rpg, hem kart hem de strateji bir yanda. Strateji ve kart sistemi zaten birbirlerini tamamlayan unsurlar. Ortaya bir de rpg eklendi mi oyunun çeşitliliği artar diyebiliriz.
Oyunun ana kahramanı Vesper ile oyuna başlıyor ve benzersiz yeteneklere sahip yeni müttefik birimleri bünyenize dahil ediyorsunuz. Bu oyunda yetenek geliştirme ve yükseltme sistemi de bulunuyor. Bu sayede karakterlerinizi yükseltebiliyor, yeni becerilerin (aktif ve pasif yetenekler) kilidini açabiliyor ve tüm bu unsurları geliştirebiliyorsunuz.
Oyunun temel mantığı basit: görevleri tamamla, deneyim puanı kazan ve mücadelenin sonunda savaş raporuna bak. Savaş raporu klasik ne kadar kayıp verdiniz gibi sonuçlardan oluşuyor.
Kart sistemi dedik dedik. Gelelim kartlara…Oyunda 3 tür kart çeşidi bulunuyor:
– Birim Kartları: Eter kristalleri karşılığında müttefiklerinizi savaşa çağırın. – Aksiyon kartları: Kahramanlarınıza özel yetenekler verir.
– Arcane Kartları: Size çeşitli bonuslar verecek olan koleksiyon kartları.
Oyunda mevcut birimlerinizi kullanarak düşmanlarınıza karşı kendi stratejinizi oluşturabiliyorsunuz. Belirli düşman saldırılarından kaçınmak için hareket etmeye devam etmeniz gerekiyor. Birimlerinizin düzeni oldukça önem arz ediyor. Örneğin, kısa menzilli fiziksel saldırılar ön cephede daha fazla etkiye sahip oluyor. Unutmayın bu kural düşmanlarınız için de geçerli.
Oyunda ek olarak çizgi roman tadında bir hikaye de bulunuyor. Oyun ve çizgi roman aynı hikayeyi anlatıyor. Oyunun ilk bölümü ilk çizgi romanın sayısıyla eşleşiyor. Hikaye devam ederken dünya haritasındaki alanların kilidini açabiliyorsunuz. Her konum, farklı zorluk modlarında tamamlamanız gereken bir dizi görevi içeriyor.
Oyundaki karakterler:
– Vesper: Hem yakın dövüş saldırıları (kılıçlar ve mızraklar) hem de menzilli saldırıları (hançerler ve tekerlek bıçağı) kullanır. Güçlerini karanlık elementten alır. – Lars: Havalı bir görünüme sahip olarak karşımıza çıkan Lars’ın yetenekleri düşmanların dikkatini çekebilir. Savunma konusunda da iyidir. – Lubikai: Hem tank (savaşlarda uzun süre dayanan ve savunma konusunda iyi olan karakterlere diğer adıyla tank adı veriliyor) hem de fiziksel saldırılarda ustadır. Çok yönlü saldırı stiline sahip olan Lubikai, arkadaşlarını yardımcı olması için çağırabilen bir liderdir.
Karakteri seçmek ve kullanmak size ve stratejinize kalmış durumda. Her birinin farklı özellikleri ile dilediğiniz stratejileri oluşturabilirsiniz. Bu da oyunu zevkli hale getirecek çeşitliliklerden biri.
Oyunun bu ilk kısmında 10 oynanabilir karakter olacak. Kahramanlara ek olarak savaşta size yardımcı olacak temel birimlere de sahip olacaksınız. Oyunda çok sayıda düşmana karşı savaşacak, zayıflıklarından yararlanacak ve onları alt etmek için kendi stratejinizi kuracaksınız. Bazı müttefikler savaşta takviye olarak çağrılabilir (belirli koşullar altında) ancak bu takviyeler kontrol edilemez.
Oyunun hikayesi
Oyunun hikayesine bir tutam bakayım dedim ve ortaya çıkan sonuç. Fazlasıyla düşündürücü… Oyun tam olarak şunları anlatıyor:
“Kristal ağacıyla çevrili bir dünya…
“Her şey birdir”. Bu evrene hayat veren bu üç kelime…
Her şey bir ise, o zaman evrenin dışında değilsin; sen evrensin. Her ruh geldiği yere geri döner: Etheria, kristal ağaç.”
Hikayenin arka planı biraz felsefe ve düşünmeye dayalı. Dolayısıyla bu cümlelerden bir anlam çıkartamayabilirsiniz. Oyun içerisinde hikaye kendisi açarsa ne ala. Ancak bu tarzda bir anlatım yapılırsa oyuncu olarak kısa sürede sıkılabiliriz.
– Dakar Desert Rally (4 Ekim)
Saber Porto tarafından geliştirilen ve Saber Interactive tarafından yayınlanacak olan yarış oyunu Dakar Desert Rally, 4 Ekim’de geliyor. Dakar Desert Rally, şimdiye kadar geliştirilmiş en büyük ve en destansı off-road ralli yarış deneyimini sunmayı hedefliyor. Bakalım bunu başarabilecek mi hep birlikte göreceğiz.
Bu ayın bana göre dikkat çeken yapımlarından biri olacak en azından yarış oyunları arasında. Çünkü tanıtım fragmanlarına da baktığımız zaman oyundaki atmosfer çok iyi duruyor. Su detayları, arazinin durumu vs gibi durumlar gerçekten de dikkat çeken unsurlardan biri. Eğer oyun gerçekten fragmandaki gibi çıkarsa ve downgrade yemez ise tadından yenmez. Bu oyunu şahsen bekliyorum
Oyunda Motosikletler, arabalar, kamyonlar, ATV’ler ve SSV’ler…. olacak. Bu araçlarla beraber oyunda çeşitlilik artacak. Yani sadece tek bir araç ile mücadeleye katılmayacağız. Farklı modlarda ve araçlarda bu deneyimi elde edeceğiz. Oyunda yine belirtilene dünyanın en iyi üreticilerinden çok çeşitli lisanslı araçlar olacak ve ralliyi bu araçlar ile beraber yapacağız.
Dakar Desert Rally, tam bir arazi tutkunlarına özel diyebilir miyiz… elbette diyebiliriz. Düz asfalt üzerindeki yarışlardan ziyade çöllerde, dağlarda ve bayırlarda bu yarış deneyimini yaşayacağımız bir oyun olacak. Umuyoruz ki bu atmosferi ve araç sürüş dinamiklerini isağlam yaparlar da bu oyundan ziyadesiyle memnun kalırız.
Oyunu peki arkadaşlarla oynayabilecek miyiz?
Elbette. Oyun bizlere bu seçeneği de sunuyor. Sadece tek oyunculu değil çevrimiçi çok oyunculu mod ile arkadaşlar yarışabiliyoruz. Hatta ve hatta tek oyunculu çevrimdışı modda uçsuz bucaksız vahşi doğada gezintiye çıkabiliyoruz.
Dakar Desert Rally’nin Deluxe paketi bulunuyor. Deluxe Edition, temel oyunu ve Dakar Desert Rally – Season Pass biletini içeriyor. Dakar Desert Rally – Season Pass, 2 aracın kilidini açıyor. DAF Truck Turbo-Twin ve Peugeot 405 Turbo 16’nın yanı sıra yeni araçlar, yeni bir harita ve 2 yeni Ralli Etkinliğini oyunculara sunuyor.
Oyunda resmi 2020, 2021 ve 2022 Dakar Rallisi’nden 30’dan fazla tam lisanslı araçlar, ekipler ve pilotlar yer alıyor. Çok oyunculu ve tek oyunculu modların da yer aldığı bu oyunda yukarıda da söylediğim gibi dağlar, bayırlar, çöller bizleri bekliyor. Açık dünyaya sahip olacağı belirtilen bu oyunu hep birlikte göreceğiz. “Oyun ayrıca en üst düzey sürüş deneyimi için çok çeşitli direksiyon setlerini destekliyor. “
Oyunda dinamik hava koşulları da yer alıyor. Zaten bu yarış oyunlarının olmazsa olmazı. Dört mevsim ve tam bir gece-gündüz döngüsüne sahip olan bu oyun, dalgalı kum fırtınalarını, cayır cayır yanan çöl güneşini, zorlu yağmur – kar koşullarını ve çamurlu arazileri bizlere sunacak. Tabi biz oyuncular olarak da yarışı kazanmak için bu zorlu yolların üstesinden gelmemiz gerekecek. Başaracak mıyız? Tabi ki..
Rally Raid’de kariyerinize tek oyunculu olarak başlayabilir veya arkadaşlarınızla çevrimiçi çok oyunculu etkinliklerde yarışın.
– Overwatch 2 (4 Ekim)
Overwatch 2, Blizzard Entertainment tarafından biz oyunculara sunulacak olan ücretsiz bir oyun olacak. Bu ay bildiğim kadarıyla bir oyun ücretsiz olarak çıkış yapacak geri kalanı ücretli. Tabi bu oyun her ne kadar ücretsiz olsa da oyun içi paketler ve mağazadaki ürünler elbette ki para ile olacaktır.
Oyunu genel olarak şöyle özelliklerinden bahsedelim. Takım tabanlı olacak, yani ekibinizle beraber rakip takımlarla mücadele edeceksiniz. Tabi bu oyunun bir de ilk oyunu olduğundan dolayı çoğu sistem ilk oyun üzerine inşa edilecek biraz da bu sistemleri geliştirecek. Şu anda teknoloji ilerliyor ve bunun üzerine çok şey inşa edilebiliyor ve böylece oyunlara çok daha aksiyon dolu bir deneyim sunulabiliyor.
Oyunda tabi ki olmazsa olmaz PvP modları bulunuyor. Bu modlarda klasik diğer oyunculara karşı mücadele edebiliyor, çarpışıp vuruşabiliyor bunun yanı sıra Overwatch evrenini ekibinizle beraber keşfedebiliyorsunuz. Bu durum tabi evreni keşfetmek isteyen oyuncular için bir fırsat diyebiliriz. Tabi oyun ekip ve takım tabanlı dedik. Ee tabi haliyle karakterler olacak ve bu karakterlerin seviyeleri, becerileri ve kullanacağı unsurlar olacak. İşte işin zevkini oluşturacak temel de burada yatıyor: Becerileri geliştir, seviye atlat, rakiplerini alt et, güçlü olduğunu diğerlerine göster… Bu işler böyledir…
Oyunun bir kısım özelliklerine bakış attık. Birkaç da sizlere oyundan haberler derledim. Bunlara bakarak da oyunun gelişimi konusunda fikir sahibi olabilirsiniz. Amacım sizlere oyun hakkında tüm detayları elimden geldiğince sunmak. Her ne kadar oyunu oynamasam da resmi kaynaklardan elde ettiğim verileri sizlere sunmak benim görevim.
Şimdi gelelim Blizzard Entertainment başkanı Mike Ybarra’nın bir basın açıklamasında neler söylediğine. Cümleleri olduğu gibi size yansıtıyorum: “İkonik kahramanların, haritaların ve oynanışın yeniden düzenlendiği Overwatch 2’yi 4 Ekim’de sizlere sunmak için sabırsızlanıyoruz.” Blizzard Entertainment başkanı Mike Ybarra heyecanlı ise biz de heyecanlanabiliriz demek ki…
Oyun hangi platformlara geliyor bir de buna bakalım:
Overwatch 2, 4 Ekim’de PlayStation 5, Xbox Series, PlayStation 4, Xbox One, Switch ve PC için Erken Erişim ve ücretsiz olarak yayınlanacak. Oyuna erken erişim sürecinde yeni oynanabilir karakterler ve içerikler eklenecek.
Oyunun bir de yol haritası geldiğimiz noktada açıklanmıştı. Burada oyuna eklenecek olan içerikleri ve zamanlarını görebilirsiniz. Daha fazla detay için oyunun resmi web sitesine bakabilirsiniz. Şimdiden sizlere ileteyim.
Yol haritası ise şu şekilde:
1. Sezon (4 Ekim)
1. Sezon, Sojourn, Junker Queen ve duyurulmamış bir support (destek) karakterin yanı sıra yeni pvp (beşe beş) modunu, elden geçirilmiş kahramanları, yeni haritaları ve daha fazlasını içerecek.
– Üç yeni kahraman – Altı yeni harita – Yeni oyun modu – 30’dan fazla yeni görünüm
– Yeni Efsanevi görünüm
2. Sezon (6 Aralık)
2. Sezon, yeni bir tank kahramanı, yeni harita ve benzersiz görünümlerden oluşan bir koleksiyon sunacak.
– Yeni tank karakteri – Yeni harita – 30’dan fazla yeni görünüm – Yeni Efsanevi görünüm
– Yeni Savaş Bileti
Gelecek sezonlar (2023 ve sonrası)
– Yeni kahramanlar – Yeni haritalar – Yeni modlar – 100’den fazla yeni görünüm
– PvE oyun modu
Sizlere oyunun önemli haberlerini de sunmak istiyorum. Çünkü ne kadar kitleye sahip olacağını ve ne kadar etkileşime sahip olacağını bu haberlerden kestirebilir ve ön görebiliriz.
Oyundan geçmiş haberler
Overwatch 2’nin PvP Betası Twitch’te 1,5 Milyondan Fazla İzleyiciye Ulaştı
Overwatch’ın 2 tabi ki çıkış yapmadan önce diğer free to play oyunlar gibi sunucu ve oyun durumunu test etmek kapalı bir PvP beta testi başlattı. Bu beta oldukça ilgi gördü. Özellikle canlı yayın platformu Twitch’e sayı olarak patladı diyebiliriz. Bu rakam oyunun kapalı betası için gayet tatmin edici. Overwatch 2, Twitch’te tam olarak 1.5 milyondan fazla eş zamanlı izleyici sayısına ulaştı. Bu da oyunu bekleyenlerin ne kadar fazla olduğunun göstergesi.
Bu rakamdan şunu çıkartabiliyoruz. Oyunu merak eden ve bekleyenleri sayısı yüksek. Ancak bu rakamların tabi ki her biri oyuna yansır mı orası bilinmiyor. Ancak şimdilik istatistikler bu şekilde. Sizlere iletmek istedim. Bir de unutmadan bu rakam Twitch platformundaki Overwatch serisi için yeni bir rekor.
Hatta şu cümleleri de sizlere bırakayım. Blizzard tarafından atılan bir Twitter gönderisinde 1.5 milyonluk izleyici sayısı için şu cümleler belirtildi: “Twitch’te Overwatch serisi resmen yükselişe geçti. Bu bir rekor. Bu platformdaki 1.5 milyon rakamı şimdiye kadarki en yüksek izleyici sayısı.”
Betaya erişim Twitch’e yer alan droplar sayesinde kazanılıyordu. Dolayısıyla erişim kazanmak için oyunu oynayan bir canlı yayıncıyı belirli bir süre izlemek zorunda kalıyorduk. Haliyle bu da izleme sayısını arttırmış olabilir. Bu detayı da es geçmeyelim.
Overwatch 2 Haritası Dinamik Havaya Sahip Olacak
Overwatch 2’de haritalar dinamik hava özelliğe sahip olacak. Ne demek şimdi bu dinamik. Şöyle açıklayabiliriz, dinamik hava koşulları oyun içerisinde oyunculara farklı atmosferi yansıtabiliyor. Yani yağmurlu, güneşli, bulutlu ve diğer özelliklerin oyunculara yansıtıldığı, çevre koşullarının da oyunda etkili olduğu sistem diyebiliriz.
Bu yeni sisteme ‘Environmental States’ adı veriliyor. Hatta aydınlatma sanatçısı Fabien Christin, blog yazısında bu yeni özellik hakkında şunları söylüyor: “Overwatch 2 için bir yerin hissini tamamen değiştirecek ilginç yeni ruh halleri yaratmak istedik. Numbani’ye seyahat ettiğinizi ve fütüristik şehrin sıcak bir Afrika gün batımında aydınlandığını gördüğünüzü hayal edin.”
Overwatch 2’de PvP modundan başka tabi ki bir başka mod PvE yer alacak. Bu oyuna çeşitlilik katan modlardan biri olacak. Yani oyunda bu mod ile oyuncular çevreye karşı mücadeleye girişecek.
Yukarıda çevre koşullarının oyuna etki edeceğinden bahsetmiştik dolayısıyla bu koşullar çevrimiçi oyunda ne kadar geçerli olacak bilemiyoruz. Çünkü bu koşullara bağlı olarak oyuncular avantajlı veya dezavantajlı duruma gelecek. Rekabetçi maçlarda bu durum karşımıza gelir gelmez bilemiyoruz ancak bu durum pek olası gözükmüyor.
– Dread (4 Ekim)
Pale Horse Studio tarafından geliştirilen ve aynı ekip tarafından yayınlanacak olan çevrimiçi çok oyunculu psikolojik korku oyunu Dread, 4 Ekim’de oyun severlerle buluşuyor. Dread, 4 oyunculu bir çevrimiçi co-op deneyimini hayatta kalma korku unsurlarıyla birleştiriyor ve böylece hem bu korkuya arkadaşlarınızı davet edebiliyor hem de korkuyu bir nevi paylaşıyorsunuz diyebiliriz. Korku oyunlarında ne mi olur? Evet bildiniz tabi ki terk edilmiş bölgeler ve binalar. Bu oyunda terk edilmiş malikanelerden Paris’in altındaki yeraltı mezarlıklarına, yine terk edilmiş okullardan adı sanı belli olmayan birçok korkun bölge bizleri bekliyor olacak.
Korku oyunları genellikle çevre dizaynına ve grafiklere önem verir. Bir oyuncuyu korkutmak için etraf gerçeğe yakın olur ve yaratık – ruh tasarımları da detaylı olur. Bu oyunda gerçekçi ortamları ayrıntılı bir şekilde sunmayı hedefliyor. Bunu diyebiliriz evet ancak bu konuda ne kadar başarılı olur bunu oyun çıktığında göreceğiz. Oyun grafik haricinde keşif unsurlarını da ön plana çıkartmaya çalışıyor. Elbette korku oyunlarında yapılabilecek şeyler kısıtlı olduğundan keşif unsuru da ön planda olmak zorunda. Bu korku oyunlarının doğasında yatıyor. Oyun ek olarak bizlere şöyle bir cümleyi iletiyor. “Bu oyunda Kimseye Güvenme: Bazen ölüm bir son değil sadece başlangıçtır…” Ne kadar klasik ve korkutucu bir cümle değil mi…
Bu oyunu VR yani sanal başlıkla veya standart bir sistemle arkadaşlarınızla beraber oynayabileceksiniz. VR ile normal deneyim arasındaki farkı şu anda bilmiyoruz.
Korku oyunlarda olacak unsurlardan bahsettik. Araştır, bul, oku, hikaye varsa öğren, kanıt bul ve diğerleri.. Bu oyunda da bun unsurlar yer alıyor. Haliyle zaten bu unsurlar olmazsa kuru kuruya bir korku deneyimi epey bir sıkıcı olabilir. Yoksa içimizdeki araştırmacı ruhu nasıl ortaya çıkaracağız öyle değil mi…
Bu oyunda bildiğimiz kadarıyla ruhlar olacak. Bu ruhların her biri kendi ait yeteneklerle karşımıza çıkacak. Bir de belirtilene göre oyuna ikinci kere başladığımız aynı deneyimi vermeyecek. Bu, oyuncular açısında iyi bir şey sayılabilir ancak ne kadar zevk verir burası tartışılır. Her neyse oyundaki deneyimlerin farklarından bahsettik bunu biraz daha detaylandıralım. İkinci oynayışta oyundaki nesnelerin yeri ve bölgelerin bir kısmı değişecek.
Bölgelerin değişeceğinden emin değilim ama nesneler konusunda hemfikiriz. Ee şimdi nesnelerin yeri değişince daha mı iyi olacak. Bu konu kişiden kişiye göre değişir. Oyunu bir daha denemek isteyen oyunculara az da olsa bu farklılıklar zevk verecek. Dolayısıyla korku türünü sevenlere hitap edecek bir yapı sunuyor diyebiliriz. Korku oyunlarını oynayamayan ve korkan oyuncular, bence uzak durun böyle oyunlardan 🙂
Oyunda her konum belirtilene göre tehlikeli olmayacak. Buna biz ne diyoruz: güvenli bölge. Güvenli bölgelerde dilediğiniz gibi takılabileceksiniz. Burası oyuncuların nefes alacağı yer olacak. Ancak size şunu söyleyeyim. Oyunun açıklamasında şu cümleyi gördüm: “Bazen en güvenli sandığınız yer bile sizi yanıltabilir…” Haydaa, ee şimdi ne olacak? Bilmem ne olacak…
Gelelim oyunun öne çıkan özelliklerine. Bakalım bizlere neler vadediyormuş.
– Gerçekçi korku: Evet her oyun bu özelliği oyunculara sunmak ister. Ancak ne kadar başarılı olur orası tartışılır. Oyunun açıklamasında şu cümle geçiyor. “Dread, baştan sona gerçekçi grafikleri ile tam bir korku deneyimi sunmayı hedefliyor.” Evet, hedeflemek ve göstermek güzel. Umuyorum ki bu hedef gerçekleştirilir ve ön plana çıkan oyunlardan biri olur. Oyunda gerçekçiliği ön plana çıkarmak için ek olarak kullanıcı arayüzünde sadeleştirmeye gidilmiş. Yani bu da ekranda bir sürü ıvır zıvırın olmayacağı anlamına geliyor. Bu sadeleşmenin oyunu daha da gerçekçi hale getireceği belirtiliyor.
– Etkileşim: Elbette her korku oyununda etkileşim her şeydir. Çekmeceleri karıştırmak, ipuçları bulmak, bir şeyler öğrenmek korku oyunlarda olmazsa olmazdır. Sürekli ilerle kork ilerle kork böyle gitmez. Oyunun dünyasındaki çoğu şeyle etkileşime girebileceğiz. Oyunda kısaca aranmadık yer bırakmayın.
– Çapraz platform: Dread’ın iki farklı sistemde oynandığını yukarıda söylemiştir. Biri VR başlık ve diğer platform. VR ve standart sisteme sahip olan oyuncular bu oyunu herhangi bir sorun olmadan olmayacak. Yani şöyle diyelim VR başlığındaysan karşındaki oyuncunun VR kullanmasına gerek kalmayacak. Bu gayet mantıklı bir hareket.
– Deneyimler farklılaşıyor: Bundan yine bahsettik. Her deneyim farklılaşacak öğeler ve yerler değişecek vs. Daha fazla araştırma yaptıkça ruhlar öfkelenecek ve etraftaki nesneleri size fırlatacak. Korkma korkma… ya da kork. Amaç bu zaten. Korkarak oynayacağınız bu oyunda tüyleriniz diken diken olabilir.
– Kimseye Güvenme: Bu lafın benzerini zaten yukarıda belirtmiştik. Güvenli sandığınız bölgeler bile sizi yanıltabilir vs. Bir de şu var: Bazen ölüm bir son değildir. Korkutmayın abicim bizi salın biraz… Oyunda ruhlardan bahsetmiş bakın yine şöyle bir cümle var bunu da sizlere aktarmak gerekecek: “Bir ruh, kurbanı öldürmek yerine onu ele geçirmeye karar verebilir. Kurban her şeyden önce kalan araştırmacıları ortadan kaldırmalıdır.” Bu cümleleri bıraktıktan sonra diğer oyuna geçiş yapıyorum. Okumadan geçme he 🙂
– My Last Night Here (5 Ekim)
FerowStudios tarafından geliştirilen ve aynı ekip tarafından yayınlanacak olan korku temalı bulmaca macera oyunu My Last Night Here, Ekim ayında oyunculara sunulacak bir başka yapım olarak karşımıza çıkıyor. My Last Night Here’da özünde hiçliğin ortasındayız ve klasik korku oyunlarından aşina olduğumuz bir seri katil tarafından kaçırıldık. Burada amacımız çıkış yolunu bulmaktan geçiyor. Her korku oyununda olduğu gibi gizlen, araştır, etkileş ve kaçmaya devam et…
Kaçış yolunda oyuncular bu adı sanı belli olmayan katil hakkında korkunç gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışacak. Ancak bu oyunda aklımızdan uçup gidecek bir şey olacak o da tehlikenin daha da derinlere girdiğimiz gerçeği..
Her korku oyununda olduğu gibi çevremiz bizlere oldukça yardımcı olacak. Zaten klasik korku oyunları teması bu çerçeve arasında işleniyor. Çevreyi kendi lehimize kullanmak ve Oregon olarak adlandırılan bu korkunç ormanlarından kaçmaya çalışacağız. Oyuncu oyun içerisinde sadece araştırmaya koyulmayacak bunun yanı sıra şu unsurları kullanabilecek: Ateş, Ses, Dikkat dağıtma ve daha fazlası…
My Last Night Here’da oyuncular tabi ki karanlığın ve hiçliğin ortasında olacak. Korku oyunlarının olmazsa olmazı karanlık bizi daha da atmosfere çekecek. Karanlıkta yolumuzu bulmak ve etrafımızı görmek için bir el feneri kullanabileceğiz. Tabi bu el feneri çoğu oyunda olduğu gibi sınırlı. Sonsuza kadar yanmıyor olacak. El feneri aracılığıyla korkunç gerçekleri ortaya çıkartabileceğiz (artık hangi korkunç gerçekler varsa). Oyuncular yukarıda belirttiğimiz Oregon’un korkunç ormanlarından kaçış yolunu bulacak. Bunun için sadece kaçmayacak aynı zamanda odaları araştıracak ve çeşitli ipuçları bulmaya çalışacak. Ufak bir detay daha verelim, buradaki tek kurtulan siz değilsiniz. Dolayısıyla burada diğer kurtulanlar hakkında ilginç bilgiler edinebileceksiniz. Kim bilir sizden önce buradan kimler geldi kimler geçti…
Oyuncu olarak araştırdık, ettik, önceki kurtulanlar hakkında bilgiler edindik ee sonra? İşte bundan sonrası artık final bölümü. Son olarak bizler tüm bu karmaşa ve hengame içerisinde Eyalet Polisine acil durum sinyali göndermek durumunda kalacağız. Buradan kaçmak için tek yol bu. Ama bir şey daha var. Öyle kolay mı sandınız… Tabi ki radyo kulesi… hemen hemen her oyunda yer alan bu kule başımızın belası…Bu oyunda da bu kuleyi etkinleştirmenin bir yolunu bulmamız gerekecek yoksa ne mi olur. Cevabını siz verin…
Asmodev tarafından geliştirilen ve Ultimate Games tarafından yayınlanacak olan aksiyon looter shooter oyunu Priest Simulator, 6 Ekim’de oyuncularla buluşuyor. Oyunun adından da anlaşılacağı gibi oyunda bir rahibin başından geçen olayları deneyim edeceğiz. Oyunda ilahi güçlere sahip olacağımız yazıyor ancak bu durum oyuna nasıl yansıtılır merak konusu. Priest Simulator, sizi bir şehre götürüyor ve burada ayrıcalıklı bir kişilik olarak görevleri yerine getiriyorsunuz. Görev döngüsü umarım ki sıkıcı değildir. Çünkü simülasyon oyunlarında genelde görev döngüsü bir yerden sonra tekrara biniyor. İşte görevleri yap daha sonra şuraya git şunu öldür, sonra gel şunu öldür gibi aynı şeyler tekrarlanıyor. Bunun artık olmaması gerekiyor.
Her ne kadar simülasyon konusunda gerçekçilik konusunu ön planda olsa da ve buna özen gösterilse de içerik konusunda pek de başarılı olunduğu söylenemez.
Oyunun gelelim öne çıkan özelliklerine ve bizlere vadettiklerine:
– Oyunda bir rahip olduğumuzdan dolayı dini bir görevli konumundayız. Bu görevli ne yapar insanlara vaaz verir ve kendi dinlerini başka kişilere ve toplumlara yayar. Bu oyunda da belirtilene göre aldığımız görevlerle vaazlar vereceğiz ve insanları itaat ettireceğiz. İtaat ettirdiğimiz kişilere neler yapacağız bu konu hakkında açıklama yok. Yani anladığım kadarıyla sadece arkamızda yer alacak kişilerden ibaret olacak. (Vaazları gerçekleştir. İnsanları itaat ettir.)
– Oyunda vaaz dışında bir ayinler yapılıyor. Bu ayinlerle beraber daha çok kişiye erişebiliyor ve toplu olarak dini ritüeller gerçekleştiriliyor. İşte burada oyunun asıl amacı ortaya çıkıyor diyebiliriz. İnsanları saflarınıza çektikçe onlardan bir şeyler talep edebiliyor ve hatta onları ziyaret edebiliyoruz. Bu durumun oyuna çeşitlilik katacağının kanaatindeyim.
– Vaazları verdik, ayinleri yaptık sıra neye geldi. Tabi ki kilise. Bu kadar içerik ile oyun işlemez elbette uğraşacağımız bir yapı olmalı. İşte burada kilise devreye giriyor. Diğer simülasyon ve tasarım oyunlarında olduğu gibi bu oyunda da kiliseyi modernize edebiliyor, yeni eşyalar alabiliyor ve istediğiniz gibi düzenleyebiliyorsunuz. Böyle şeylerden hoşlanan oyuncular için gerçekten ideal bir içerik olmuş. Elbette bu süreç zarfında oyunda ne kadar içerik olur düzenlenecek ne kadar yapı olur onu göreceğiz.
– Tüm bu özelliklerin dışında oyunda önemli bir mekanik daha yer alıyor. Rahip olduğumuzdan dolayı bazı insanların ruhları ele geçirilebiliyor. Bu tür şeylerden etkilenenler için bu durum biraz ürkütücü olabilir. Bu oyunda ele geçirilmiş insanlar üzerinde şeytan çıkarma ritüelini gerçekleştireceğiz. Bu arada sadece insanlar değil hayvanlar da anormal hareketler sergileyecek.
İşte biz de buradan hayvanlar içindeki şeytanları çıkarmaya çalışacağız. Bu durum gerçekten de tuhaf bir hal almaya başladı. Ele geçirilen ruhları serbest bıraktığımızda acaba karşılığında ne alacağız. Mesela saflarımız kattığımız insanları ve ruhlarını temizlediğimiz hayvanları yanımıza çağırıp, kilisenin onarımına ya da herhangi bir yerdeki sorunun çözümüne dahil edebilsek bu da ayrı güzel bir mekanik olurdu. Ancak tabi bu konudan tam olarak bahsedilmemiş.
– Oyunda vaazler veriyor, ritüeller gerçekleştiriyor, ruhları temizliyor ve kiliseyi onarabiliyoruz. Ee daha başka ne var. Tabi ki tarikatlar konusu. O kadar rahip olduk, dinimizi yaydık ve halkı saflarımıza çektik, tabi ki tarikatlar ve zıt taraflar olacak. Bu da işin zevkini arttıran diğer mekaniklerden biri. Oyunda tarikatları yok edeceğimiz bir sistem olacak. He tabi tarikatları yok etmek bizim elimizde onlarla dilersek ittifak da kurabilir diğer karşıt tarikatlara karşı mücadele edebiliriz. Oyundaki aksiyon anları da bana bir oyunu hatırlattı. Ona da aşağıda değineceğim.
– Oyunda tüm bu mekanikler ve özellikler dışında bir de meydan okuma görevleri yer alıyor. Bu meydan okuma görevleri sayesinde diğer rahipler ile mücadele edebiliyor ve kapışabiliyoruz.
Teke tek dövüşlerde ve diğer toplu mücadelelerde yeteneklerinizi sergilemeniz gerekiyor. Tabi bu meydan okumaların bazıları illegal olarak karşımıza çıkıyor. Aman dikkat edin. Yasadışı işler adamı şişler 🙂
– Son olarak dövüş dedik aksiyon dedik tarikat yok etme dedik. Ee bunları neyle yapacağız. İşte onu da aşağıda açıklayayım sevgili okurum.
Oyundaki aksiyon anlarını benzettiğim oyun: Ghostwire: Tokyo
Priest Simulator beni şaşırtıcı bir şekilde yakaladı diyebilirim. Yani bir simülasyon ve bağımsız bir yapım için gerçekten iyi bir şeyler vadediyor. Yani oyundaki aksiyon ve dövüş anları simülasyon oyunundan ziyade beni fps aksiyon tarafında hissettirdi. Oyundaki dövüş sistemi Ghostwire: Tokyo’daki sisteme benziyor. İşte ellerimizle çeşitli büyüler atabiliyor, aletler alabiliyor ve silahlar edinebiliyoruz. Elbette bu oyun Ghostwire: Tokyo kadar kapsamlı değil ancak bu sistemin buradan geldiğini görebiliriz. Bu açıdan eğer oyun gerçekten çok çeşitli dövüş mekanikleri barındırıyorsa, yapay zeka ve dövüş animasyonları tepkiler vs iyi bir şekilde işlenmişse gerçekten tadından yenmeyecek bir yapım olabilir.
Dövüş sisteminden gerçekten umutluyum. Efektler, mekanikler beklenildiği gibi olursa kütüphanemdeki yerini alabilir. Her oyuncunun dediği bir laf vardır işte “vuruş hissi yok”, işte bahsettiğim biraz da bu. Oyuncular için bu kriter gerçekten önemli. Hava ile artık münasebet içerisine girmek istemiyoruz, vurduğumuzu anlamamız gerekiyor. Geldiğimiz noktada da artık bunun bir standart haline gelmesi gerekiyor. Yanlışsam yanlış de Fikri 🙂
Son olarak oyundaki itibar sisteminden bahsedebiliriz. Bu sistem insanlarla ve topluluklarla olan ilişkilerini belirliyor. İşte kime düşman kime dost olduğun bu sistem sayesinde açığa çıkıyor. Bu da gayet yerinde bir mekanik olmuş. Neyse lafı fazla uzatmadan diğer çıkış yapacak oyuna ve oyunlara geçelim. Zira daha da dikkat çeken yapımlar olabilir.
– 9 Years of Shadows (10 Ekim)
Gelin gelin, hiçbir ay platform oyunu olmadan geçer mi.. geçmez tabi ki. Halberd Studios tarafından geliştirilen ve Freedom Games tarafından yayınlanacak olan aksiyon macera metroidvania platform oyunu 9 Years of Shadows, 10 Ekim’de geliyor. Ancak oyunun çıkış tarihi ertelenebilir onu da belirteyim. Tam bir platform ve metroidvania yapısını sergileyen oyundaki dikkatimi çeken ilk unsurlardan biri görsellik oldu.
El yapımı karanlık bir dünyayı yansıtan bu yapım da renkler de güzel bir şekilde işlenmiş gibi görünüyor. Zaten oyun da amacı güzel renkleri geri getirmek için savaşan ve genç bir savaşçı olan Europa’nın hikayesini anlatıyor. Bu görsel tarzın hastası olan oyuncular elbette vardır ancak bu tarzı sevmeyenler için ne yazık ki onlara hitap edecek bir şey yok diyebiliriz. Oyundaki ana karakter olan savaşçı Europa demiştik oyunda bir de onun hayalet çocukluk arkadaşı Apino yer alacak. Hem kendi hikayenizi yazacak hem de Apino’nun hikayesini keşfedeceksiniz. Bakalım bu keşifler ve maceralar bizleri nereye götürecek.
Oyun yukarıda da dediğim gibi renksiz bir atmosfere sahip ve biz bunları maceraya atıldıkça renklendiriyoruz. Bu gerçekten de oyuna başlamamız için en büyük unsurlardan biri çünkü merak ediyoruz nasıl olacak diye..
Oyunun bir ufak hikayesine de göz atalım bakalım arka planda ne işliyor bizlere neler sunacak…
Bir gece küçük bir çocuğun hayatı ve onunla beraber insanlığın bildiği her şeyi sonsuza dek değişiyor. Bu gerçekten ilgi çekici bir durum. 9 yıldır dünya şu unsurları insanlığın elinde alıyor: nesneler, renkler, neşeler ve umutlar. Bunların hepsi gölgelere batıyor. Evet buradan anladığımız kadarıyla kısacası renkler ve zevkler tamamen yok olup uçuyor. Renkler ve zevkler tartışılmaz derler ya işte bu dünyada bunu bile tartışamıyorsunuz çünkü böyle bir şey ortada yok ve kalmamış…
Şimdi hikaye böyle bir şeyler yaşandı, tüm zevkler ve renkler ortadan kayboldu şimdi bakalım hikayenin geri kalan kısmında.. Bu durum bir lanet sonucu olduğu belirtiliyor. “Birçok cesur ruh, lanetin kaynaklandığı ve uzun süredir terk edilmiş bir yetimhane olan Talos Kalesi’nin yozlaşmış derinliklerine girmeye çalıştı. Biri hariç hepsi başarısız oldu. Keder ve saf sinirden başka bir şeyi kalmayan Europa’nın tarzı göz korkutuyor ve istediği şey de apaçık ortada: kaleye gir, karanlığın kaynağını bul ve çok geç olmadan topraklara renk ver. “
İşte hikaye tam da bunun etrafında dönüyor. Şahsen hikayesi bir ufak ilgimi çekti diyebilirim. Hemen hemen herkesin de bu hikaye her ne kadar klasik gibi gelse de ilgisini çekebilir. Çünkü diğer başka yapımlarda da bu dünyaya renk verme olayı işlenmişti. Dolayısıyla bu tema ilk değil onu söyleyebilirim. Ama dikkat kesilenler için gayet memnun edici.
Yukarıda Europa’nın tek başına olmadığından bahsetmiştim. O hikayeyi de sizlere açayım: “Bu macerada Europa’nın tek başına olmayacak. Europa, en çaresiz anlarda sevimli ve büyülü bir ayı olan Apino ile karşılaşıyor. Bu ikili sırt sırta vererek mücadele devam ediyor.” Yani oyunda tek başınıza olmayacaksınız. Dolayısıyla yardım gerektiren anlar olacak ve biz de en yakınımızdan yardım isteyeceğiz. Peki bu Apino neler yapabilir ona da bir bakalım. Apino, kaleyi keşfederken düşmanlara güçlü mermiler atabilir, kilitli kapıları açabilir ve Europa’yı menzilli saldırılara karşı koruyabilir.
Gelelim dövüş kısmına. Oyun bakalım bizlere neler sunuyor. Dövüş sistemindeki çeşitlilik yeterli mi acaba…
9 Years of Shadows’da biz oyuncular temel zırhlar ile oyuna başlıyoruz. Bu ne demek işte standart bir zırh elde ederek bunları geliştiriyoruz. Bunun yanı sıra çok çeşitli düşmanları yenmek için yıldırım, su, toprak ve ateşin gücünde ustalaşabiliyoruz. Yani oyunda elementlerin gücü var diyebiliriz. Tabi bu büyülerin kullanımı konusunda zaten çok farklı mekanikler beklemeyin. Her biri tek düze bir aksiyon sistemi barındırıyor. Zaten bir platform oyununda çok aşırı bir çeşitlilik beklemek yanlış oyun ancak bunu iyi yapan oyunlar var mı elbette var. Ben sadece genel olarak konuşuyorum…
Bu platform ve metroidvania oyununda tabi bir de harita sistemi yer alıyor. Haritayı dinamik olarak gezmek için öğeleri kendi yararınıza kullanabiliyorsunuz bunun yanı sıra zırhları dilediğiniz anda değiştirebiliyor ve patron yani boss savaşlarında avantaj elde edebiliyorsunuz Yani oyunda duruma göre zırh değiştirme, büyüleri değiştirme vs gibi mekaniklerde bulunuyor. Bu da işte hangi düşman hangi büyü ile daha fazla hasar yer o sistemi bizlere sunuyor diyebiliriz. Bu değişikliği yaparak sadece avantajlı konuma geçmiyor aynı zamanda düşmanları şaşırtarak güçlü kombinasyonlar elde ediyoruz. Kombinasyondan kastım dövüş çeşitliliği ve hareketler…
Oyunda tabi bölgelerde ilerlediğinizde farklı farklı alanlara geliyoruz. Her biri farklı atmosferi yansıtmaya çalışıyor. Şelalelere karşı yüzmek, yeraltı tünellerinde seyahat etmek veya gizli yerlere erişerek buraların sırlarını ortaya çıkarabiliyoruz. Dolayısıyla her bölgenin farklı avantajları ve dezavantajları oluyor. Bu da oyuna çeşitlilik getiriyor aynı zamanda sizin stratejinizi de önemli ölçüde değiştiriyor. İşte şurada ne yapabilirim vs gibi düşünüyorsunuz.
Oyundaki müzik sistemi (ilgimi çeken noktalardan biri)
Yukarıda saydığım özelliklerin, dövüş sisteminin, harita yapısının, elementlerin gücünün ve diğerlerinin haricinde bir de ilgimi çeken bir özellik var. Bunu da sizlere değinmeden geçmek istemiyorum. Her ne kadar bu oyun platform ve metroidvania tarzı oyunları severler için olsa da belki ilk defa başlayanlara bir rehberlik görevi görebilirim. Bu oyunda görevinizde size yardımcı olacak esrarengiz bestecilerle tanışacaksınız. Michiru Yamane ve Norihiko Hibino gibi besteciler hem NPC olarak hem de oyunda şifalı müzik terimiyle karşımıza çıkacak. Peki bu ne oluyor. Gelelim onu açıklamaya:
Oyunda müzik teması gayet yeterli birderecede işleniyor. Hatta müzikli saldırı desenlerine de bulunuyor. Bu desenlere sahip gizli patronlar da yer alıyor. Bu patronda gölgelerde sizlere saldırmak için pusuda bekliyor. Bu yüzden dikkatli olun. Aslında temel olarak müzik, oyun oynamayı ve hikaye anlatıcılığını bir araya getiren bağlayıcı bir unsur olarak karşımıza çıkıyor; müzik notalarını toplamaktan, sağlığınızı iyileştirmek için iyileştirici bir ninni çalmaya kadar oyunda müzik ile birçok unsur yer alıyor. Ne demişler müzik ruhun gıdasıdır..
Bu oyundan bahsedeceklerim bu kadar, geri kalanları zaten oyunda deneyimlemek gerekiyor. Kaba bir şekilde hem özelliklerinden hem de bize sunacak içeriklerden bahsettim. Eğer türü severler veya yeni başlamak isteyenler varsa bu oyun açıklamam umarım yeterli olur.
– Coral Island (11 Ekim)
Stairway Games tarafından geliştirilen ve Humble Games tarafından yayınlanacak olan çiftçilik ve yaşam simülasyon oyunu Coral Island, 11 Ekim’de geliyor. Her ay en az böyle bir oyun geliyor. Ancak hangisi tatmin edici ona biz oyuncular karar veriyoruz. Ancak yayıncının Humble Games olması oyunu biraz daha ön plana çıkartabiliyor diyebiliriz. Tabi piyasaya bu tarz oyunlar çok olduğundan bakalım bu oyun diğerlerinden farklı olarak bizlere ne sunuyor ve neler vadediyor.
Oyuna kabataslak şöyle bir bakalım:
Coral Island, klasik çiftlik oyunlarının simülasyon şeklinde sunulduğu bir sürüm olarak karşımıza çıkıyor. Yani daha öncelerden hatırlayanınız varsa Farmville oynardık ve oldukça da keyif alırdık. Yaptıklarımızı arkadaşlarımıza ve çevrelerimize gösterir ne kadar iyi bir çiftliğimizin olduğunu göstererek hava atardık. Hey gidi günler… neyse konu dağılmasın. Bu oyunda da hemen hemen aynı çiftçilik hayatı sunuluyor ve dilediğimiz karaktere bürünebiliyoruz. Karakter haricinde de güzel ve renkli bir adada bulunuyor ve kasaba halkıyla ilişkilerimizi geliştirebiliyor ve onlarla etkileşime geçebiliyoruz. Oyunu dilediğimiz gibi şekillendirebiliyor ve kendi tarzımızı yansıtabiliyoruz. Bu açıdan büyük bir özgürlüğe sahibiz diyebiliriz. Kısaca özetlemek gerekirse oyunda istediğiniz kişi olun, büyüleyici adada kendi tarzınızı yansıtarak yaşayın, hayvanları besleyin, kasaba halkıyla ilişkiler kurun ve etrafınızdaki dünyayı daha canlı ve uyumlu bir yer haline getirin. Tam özet aslında bu şekilde. Şimdi geçelim biraz daha detaylara…
Ufaktan bir hikayeye göz atalım…
Oyunda Pokyo adlı büyük şehir hayatını geride bırakıyoruz. Her insanın hemen hemen istediği emekli olsam da çiftçilik yapsam mantığını burada bulabilirsiniz. Oyunda adı üstünde Coral Adası’nda yaşamaya başlıyoruz. Diğer bir adıyla Mercan Adası. İşte hikaye ve serüven tam da burada başlıyor. Hayatınızın geri kalanı burada geçecek ve siz de bu yaşananlara şahit olacaksınız. Mercan adasında yalnız değilsiniz. Yukarıda bahsettiğim gibi ada halkı bulunuyor ve burada 50’den fazla insan yer alıyor. İşte bunlarla etkileşime girmek de bizlere düşüyor.
Oyunda yapacaklarımız:
Simülasyon ve çiftçilik temalı oyunlarda genelde güzel bir yer inşa eder ve burayı kendimize göre şekillendiririz. Hal böyle olunca oyun bizlere bu imkanı sunması gerekir. Bakalım bu oyun bizlere ne kadar özgürlük sunuyor ve ne kadar iş yapabiliyoruz.
Oyun bizlere hayalimizdeki çiftliği inşa etmemize olanak tanıyor. Nasıl tanıyor şimdi ona bakalım. Şöyle ki Mercan adasındaki bu yeşil araziyi dilediğimiz gibi şekillendirebiliyoruz. Ne inşa edeceğimize, neler yetiştirmemiz gerektiğine bunun yanı sıra hangi hayvanları çiftlikte tutacağımıza biz karar veriyoruz. Bunlar çok temel şeyler zaten olmazsa olmaz unsurlardan birkaçı. Bunlar dışında bu adada mevsimler gelip geçiyor ve her mevsime göre farklı şekiller alıyor. Mevsimler ilerliyor ve çiftlik hayatınız normal bir şekilde ilerlemeye ve akmaya devam ediyor. Burada önemli olan nokta şu oyun sadece çiftlik teması etrafında dönmüyor dilerseniz günlerinizi etrafı keşfederek geçirebilir dilerseniz de hayat ve hayatları kurtarmak için şehirde arayışa girebiliyoruz. Oyunda bir diğer mekanik ise mağaralara giriş yapmaktan geçiyor. Bu mağaralar canavarlar ile dolu ve burayı temizlemek gerekiyor. Tabi oyunda balık tutma, çiftçilik yapma, kazma kürek sallama gibi birçok mekanik yer alıyor ancak mağaralardaki bu canavarlara karşı nasıl mücadele edeceğimiz yazmıyor. Görseller ve tanıtım fragmanlarında da bu konu hakkında bahsedilmiyor. Dolayısıyla içerisinde dövüş mekaniği var mı yok mu bilinmiyor.
Tüm bunlar dışında oyunda ek olarak karakter tasarlama ve kıyafet sistemi yer alıyor. Bu da tabi oyunculara zevk veren unsurlardan biri. Dilediğiniz karakterden birini tasarlayabiliyor ve birçok kıyafet arasından seçim yapabiliyorsunuz. Tabi oyunda ne kadar seçenek olur ne kadarı bizlere sunulur bunları oyun çıkış yaptığında göreceğiz. Bu özelleştirme sayesinde en azından kendi tarzımızı dilediğimiz şekilde yaratabiliriz ve kendimizi ifade edebiliriz.
Yine yukarıda bahsettiğim gibi ada civarında 50’den fazla yaşayan insan bulunuyor. Oyun bu insanlarla etkileşime girmenize izin veriyor. Yardım etmek, konuşmak, dert dinlemek, görev almak ve hatta hediye almak gibi etkileşim seçenekleri bulunuyor. Bu insanları etkileyebilir ve aranızdaki ilişkiyi bu şekilde kuvvetlendirebilirsiniz. Bu da yine hoş mekaniklerden biri olmuş. Tanışma dedik konuşma dedik ee elbette hoşlanacağımız kişiler de çıkacak. Onlarda dilediğiniz gibi etkileşime girebilir ve etki altınıza alabilirsiniz. Bu da onlara karşı yakınlaşmanız anlamına geliyor. Normal çiftçilik hayatını belki de bu durum biraz da olsa renklendirebilir. Bu sayede oyun kendi hikayemizi kendimizin yazmasına izin veriyor diyebiliriz.
Bu oyun çiftçilikten ziyade bu adayı daha iyi bir yer haline getirmeyi amaçlıyor. Buradaki kasabayı daha canlı bir yer haline getirmek, burada bulunan müzeyi genişletmek ve onarmak, bunun yanı sıra eski antik miras alanlarının restore edilmesi gibi unsurlarda ana görevlerimiz arasında yer alıyor. Bu da demek oluyor ki çiftçilik hayatının ötesinde asıl amacımız burayı daha iyi bir haline getirmek. Kasabanın itibarını, çeşitliliğini ve daha fazlasını yükseltebilir böylece topluluğunuz da gelişmiş olur.
Bu adada sadece çiftçilik yok bunu zaten yukarıda söylemiştim. Bunlar dışında böcek avlama, balık yakalama gibi eğlenceli aktiviteler de yer alıyor. Tabi yeni güncellemeler ile bu etkinliklerin dışında yenilerinin geleceğini tahmin ediyorum.
Bu tarzı sevenler için gayet tatmin edici bir deneyim sunacağına inanıyorum. Oyunun görselleri de oldukça tatlı gözüküyor. Dolayısıyla çıkış yaptığı zaman türü severler bir şans verebilirler. Ancak tabi tam olarak bu unsurların, özelliklerin , mekaniklerin oyuna ve oyuncuya nasıl etki edeceğini bilmiyoruz.
– Kamiwaza: Way of the Thief (11 Ekim)
ACQUIRE Corp. tarafından geliştirilen ve NIS America tarafından yayınlanacak olan gizlilik temalı ninja aksiyon macera oyunu Kamiwaza: Way of the Thief, 11 Ekim’de geliyor. Bana çocukluk anılarımı hatırlatan PlayStation 1’de oynadığım o ninja oyunlarına geri dönmemi sağlayan bu oyundan grafik anlamında pek bir şey beklemeyin. PS 1 konsollarında oynadığım ve hatırladığım kadarıyla (oynadığım oyunun adı bu olması lazım: Rittai Ninja Katsugeki – Tenchu) bu oyunda da hemen hemen aynı mekanikler, dövüş sistemi, grafikler ve daha fazlası yer alıyor. Tabi o zamanda bugüne birçok şey değişti ancak bu oyun türü severler ve geçmişe dönmek isteyenler için ideal bir yapım olacak.
Oyunun hikayesine giriş yapacak olursak şöyle bir arka planı var:
Japonya’nın Edo döneminde geçen Kamiwaza: Way of the Thief, zenginden çalıp fakire vermeyi amaçlayan amatör hırsız Ebizo’yu konu alıyor. Tabi burada yaptığımız şey adı üstünde hırsızlık ama onurlu bir görev için bu işi üstleniyoruz. Aldığımız ilk görev ile oyuna başlıyoruz. Ancak o esnada Ebizo ve akıl hocası Ainosuke, kendi adamlarının masum sivillerin hayatını aldığına tanık oluyor. İşte burada işler değişiyor. Bu durum bildiğin cinayet…Bu korkunç durum karşısında hayal kırıklığına uğrayan Ainosuke, Ebizo’ya telkinlerde bulunuyor ve hayatta kalan bir kız ile buradan kaçmasını istiyor.
Ardından on yıl sonra Ebizo, korkunç olaylardan sonra yanına aldığı genç kız Suzuna ile standart bir hayat yaşamaya başlıyor. Bu sırada tabi nasıl ahlaklı ve doğru bir insan olunur onun eğitimi veriliyor. Ancak bir yanımızdaki kız Suzuna hastalanıyor. Bu ciddi bir hastalık.
Hastalığın iyileşmesi için tabi ki bir bedel gerekiyor ee bunun içinde para lazım. Ebizo, çaresizce ihtiyacı olan ilacı alabilmek için ne yapacağını kara kara düşünüyor. İşte asıl mücadele ve maceramız burada başlıyor..
Oyunun hikayesinden bahsettik şimdi ise biraz özelliklerden bahsedelim bakalım neler varmış neler yokmuş:
Oyunda öncelikle tabi arka planda duygusal bir hikaye dönüyor. Bu sizi duygusal olarak oyuna bağlayan unsurlardan biri. Hikayenin gidişatını merak edeceğiniz anlamına da geliyor. Bu oyunda bir hırsız olarak oynuyorsunuz ve kararlar hikayenin örgüsüne etki ediyor. Yani oyunda vereceğimiz bu kararların hikayenin gidişatına etki edeceği belirtiliyor ancak bunu becerebilen gerçekten de hikayenin değiştiğini yansıtabilen sayılı yapım var. Yine de böyle bir sistem oyunda yer alacak bunu bilin.
Oyunun temel özelliği olan gizlilik üzerinde duracak olursa, düşmanların ya da zenginlerin diyelim arkalarından vurma ve indirme mekanikleri yer alacak. Tabi bunların bizi tespit etmesi bizlere zorluk çıkaracak bu yüzden gizli gizli ilerlemek her zaman en avantajlı şey olacak. Tüm bu görevleri yerine sağlıklı bir şekilde getirebilirsek hırsız olarak itibarımızı artacak. Ne de olsa onurlu bir hırsız olarak günümüzü geçiriyoruz. Robin Hood gibi zenginden alıp fakire veriyoruz.
Animasyonlara ve dövüş sistemine bakacak olursak zaten animasyonlar çok kütük duruyor. Bu yüzden bir akıcılık beklemeyin. Dövüş animasyonları hareketler vs eski dönemleri yansıtıyor ki zaten türü sevene hitap ediyor.
Oyun kısacası türü ve seriyi severlere hitap ediyor. Yeni teknoloji anlamında herhangi bir beklentiniz olmasın. Eski PS konsolları döneminde bu oyunlara göz atmış oynama şansı bulmuş oyuncuların belki de merakını cezbeder. Böylece belki de deneme fırsatını oyuna verirsiniz. Şimdi geçelim diğer bir oyuna.
– The Last Oricru (13 Ekim)
GoldKnights tarafından geliştirilen ve Prime Matter tarafından yayınlanacak olan aksiyon rol yapma macera oyunu The Last Oricru, 13 Ekim’de bekleyenleriyle buluşuyor. Açıklamaya göre oyun hikaye anlatımına ve seçimlere önem veriyor. Oyun, tek oyunculunun yanı sıra co-op bir şekilde de oynanıyor.
Bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce Koch Media (şimdi ki adıyla Plaion) ve yayıncı Prime Matter ile birlikte The Last Oricru’nun duyurusunu görmüştük. Çek merkezli geliştirici GoldKnights tarafından geliştirilen bu oyun Gamescom’un başında 13 Ekim’de yayınlayacağını da öğrenmiştik.
The Last Oricru, oyunculara bilim kurgu temasının yanı sıra ortaçağ dünyasını sunmaya hazırlanıyor. Bu iki zıt unsur gerçekten de dikkatimi çeken özelliklerden biri. Ortaçağın o kılıç kalkanlı sistemin bilim kurguya uyarlanması bir hayli dikkat çekiyor. Ben şahsen ortaçağ temasını kılıcı kalkanı yay ve oku seven taraf oldum. Bu hem oyunda hem de dizilerde geçerli. İki sektörde de bu tema beni içine çekiyor.
Oyunun temel unsurlarından biri yapacağınız ve seçeceğiniz şeylerin bazı sonuçları olacağı. Yani oyun hem hikayeye hem de bunun sonuçlarına önem veriyor. Dolayısıyla her oyuncu burada farklı farklı deneyimler yaşıyor. Örneğin oyunda bir şehre yapılan saldırının ortasındasınız burada her oyuncu farklı konumda olacak. Hangi tarafta olduğunuz, geçmişte yaptıklarınız ve seçimlerinize bağlı olarak değişkenlik gösterecek. Şehre saldıran fare-insanlardan mı yoksa savunan garip elf-uzaylı-insanlardan mı olacaksınız? Oyun size hangi tarafta olacağınızı seçme fırsatı sunuyor. Bu da oyuncuları özgür hissettiren unsurlardan biri diyebiliriz.
Oyun sadece bu konuda özgürlük sunmuyor diğer bir yandan savaşın ilerleyen kısımlarında lider fareyi yendiğinizde, hayatını bağışlamayı ya da tam tersini siz seçiyorsunuz. Yani lideri öldürüp öldürmemek yine size kalmış Öldürürseniz farklı sonuçlar hayatınızı bağışlarsanız farklı sonuçlar ile karşılaşacaksınız. Ancak bunlar oyuna nasıl etki eder ne şekilde sonuçları değiştirir onu bilemiyoruz.
The Last Oricru, 15 ila 20 saat arasında olacağı tahmin ediliyor ve geliştirici üç temel hikayenin de oyunculara tarafından deneyimleyeceğini belirtiyor. Yani bu da demek oluyor ki oyunda üç farklı son olacak ve hikayeleri farklı farklı deneyim edeceğiz.
Peki oyunda karar verme durumu önemliyse co-op modunda bu sistem nasıl işleyecek?
Hemen bu sorunun da cevabını verelim. Oyunda kararlar çok önem arz ediyor dedik. Hem hikayenin gidişatı hem de dünya vereceğiniz kararlar ile şekilleniyor. Dolayısıyla karar vermek hayat bağışlamak çok önemli hususlar. Tek oyunculu da bu sistem tıkır tıkır işler peki co-op modunda bu nasıl olacak ona bakalım.
Co-op modunda arkadaşınızla beraber oynadığınız karar anlarında arkadaşınız tek başına karar veremiyor. Yani belirtilene göre bir karar üzerinde iki oyuncunun da ortak olması gerekiyor. Ancak sadece davet eden oyuncu da bu kararları verebilir bu durum tam olarak açıklanmamış. Ancak tahminime göre iki oyuncu da ortak bir seçeneği seçmesi gerekecek gibi. Dolayısıyla bu konuda herhangi bir endişeniz olmasın.
The Last Oricru geliştiricisi oyunda 180.000’den fazla kelimenin yer alacağını bildiriyor. Bu gerçekten yüksek bir rakam. Dolayısıyla diyalog sistemi dolu dolu olacak diyebiliriz. Diyalogların bazıları mizah içeriyor bazıları da sizleri bir şeylere zorluyor.
Gelelim oyunun savaş sistemine:
The Last Oricru’da savaşlar gerçekten de kolay değil. Tabi seçim yapabileceğiniz ayarlar olmasına rağmen oyun yine de çok kolay olmuyor ama eğer zor oyunlardan hoşlanıyor ve işleri daha da karmaşık hale getirmek istiyorsanız oyunun zorluk derecesini arttırabilirsiniz. Bu zorluğu pek tavsiye etmesem de bundan zevk alan oyuncular da vardır. Elbette onlara bir şey diyemem. Oyunda kısacası ölmekten korkmayın gibi bir algı yer alıyor.
Oyunun co-op ile tek oyunculu modunda farklı farklı aksiyon kombinasyonları yer alıyor. Yani co-op modunda tek oyunculudan ayrılan ve ek olarak iki ayrı dövüş mekaniği daha bulunuyor. Tek oyunculu da olmayan ancak arkadaşınızla beraber oynadığınız co-op modunda olan iki farklı dövüş mekaniği arasında birlikte hedefe kilitlenme, vurma diğeri ise aranızda bir enerji bağı oluşturarak düşmanlara ciddi bir şekilde hasar verme sistemi bulunuyor. Bu iki sistemi biraz daha açacak olursak şöyle diyebiliriz. eğer bir büyücüyseniz co-op modunda arkadaşınız ile beraber büyüyü atacak, bu büyü hedeflediğiniz düşmanı vuracak ve bu büyü normalde olduğundan daha fazla hasar verecek. İkincisi mekanik ise ikiniz arasında bir enerji bağı oluşacak bu bağ tüm düşmanlara hasar verecek. Bu bağ bir halka gibi düşünün içerisinde aldığınız düşmanlar bu bağ ile hasar alacak. Kısaca böyle özetleyebilirim. Oyunun zor olduğunu öne sürersek co-op oynamak daha mantıklı diyebilirim.
Yine ekibin belirttiğine göre oyunda mavi iksir sistemi olmayacak. Yani bir yetenek kullanırken mavi bir bar oluyordu ve bu bar ile sadece yetenek kullanıyorduk işte büyüler vs atıyorduk. Buradaki mavi bar azaldıkça kullanacağımız yetenekler de kısıtlanıyordu ve bu barı tekrardan doldurmak gerekiyordu ancak bu oyunda bu barı doldurmak için mavi iksir yer almayacak.
Mavi iksirin yer almayacağı bu oyunda bu barı doldurmak için düşmanlara vurmamız gerekecek. Bu da düşmanlarla iç içe olacağımız anlamına geliyor. Dolayısıyla düşmanlardan kaçınma ve refleksler konusunda kendinizi geliştirmeniz gerekiyor.
Bu oyunu şöyle özetleyecek olursak dövüşü öğrenmesi kolay ama ustalaşması zor diyebiliriz. Her rol yapma oyununda olduğu gibi oyunun mekaniklerine alışmak zorunda kalıyoruz. Bir süre dövüş ve hasar verme mekaniklerinin nasıl olduğunu hangisi daha çok vurduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Oyun ortaçağ temasını ve bilim kurgu öğelerini bünyesinde barındırıyor dedik. Dolayısıyla oyun içerisinde yakın dövüş ve menzilli silahlar yer alıyor. İşte kılıç, topuz, kalkan, büyülü öğeler vs. Tabi bu yeteneklerinizi de geliştirebileceksiniz bunun yanı sıra oyun tarzınıza göre planlama yapacaksınız. Oyun keşfedilecek ortamları ve dünyayı bizlere sunuyor olacak. Bakalım bizlere ne kadar içerik ve ne kadar özgürlük tanınacak. Bu oyun bu arada bu ay içerisinde merak ettiğim ve beklediğim yapımlardan biri.
– Asterix & Obelix XXXL : The Ram From Hibernia (13 Ekim)
OSome Studio tarafından geliştirilen ve Microids tarafından yayınlanacak olan 3D platform aksiyon macera oyunu Asterix & Obelix XXXL : The Ram From Hibernia, 13 Ekim’de oyun severlerle buluşuyor. Galyaylı Asterix’in maceralarını hemen hemen hepimiz biliriz. TV filmlerinden aşina olduğumuz bu yapı eğlenceli bir şekilde platform oyununa dönüşüyor diyebiliriz. Bu oyun Hibernia bölgesinde geçiyor ve iki temel karakteri gün yüzüne tekrar çıkarıyor: Asterix ve Obelix. Oyun tek oyunculu modun dışında co-op modda sunuyor ve bu mod 4 kişiye kadar destek sağlıyor. Yani arkadaşlarınızla oynayabilecek ve deneyim edeceğiniz eğlenceli bir platform oyunu diyebilirim. Aynı ekranda 4 oyuncu oynayabiliyor.
Oyunun ufacık hikayesine göz atacak olursak şöyle diyebiliriz:
Hibernia’da (şimdiki İrlanda’ya verilen eski isim) bulunan baş Irishcoffix’in kızı Keratin, klanın efsanevi altın boynuzlu koçunun ortadan kaybolduğunu görür. Bu sebepten ötürü ikiliden yardım ister yani bizden. Oyundaki kahramanlarımız Galya’daki küçük kasabalarını altın boynuzlu koçu bulmak için terk eder. Galya’dan Hibernia’ya kadar keşfetmek için 6 yeni bölgeden geçmek zorunda kalırız. İşte maceramız tamamen bundan ibaret. Nerede bu koç…
M.Ö. 50’li yıllarda Galya, Romalıların işgaline uğruyor. Bu işgal sonucunda irili ufaklı birçok köy ve kasaba direnmeye çalışıyor. Roma tüm bu bölgenin hakimi konumuna gelmesi için tüm köyleri işgal etmesi gerekiyor. Ancak bu durum sandığı kadar kolay olmuyor. Niye? Çünkü işgale boyun eğmeyen ve karşı duran bir Galyalı köyü var. İstilacılara ve işgalcilere karşı direnen bu köy Romalıların baş belası oluyor. İşte ana hikaye bunun etrafında geçiyor. Tabi bu işgalin ardından koç meselesi vs. oluyor ve biz de bunun peşine düşüyoruz. Yani temel amacımız arasında işgalden kurtulmak ve koçu bulmak.
Oyunun grafiklerine bakacak olursak:
Oyunun platform yapısına bakarak gerçekten hoş ve tatlı bir grafik stili benimsemesi dikkatleri çekiyor. Renk paletleri gerçekten güzel kullanılmış. Ortamlar ve atmosferler iyi dizayn edilmiş ve güzel bir deneyim sunacağı hemen hemen ortada diyebiliriz.
Oyunu genel olarak değerlendirecek olursak platform türünü severler için gayet eğlenceli bir yapı sunacağı aşikar. Ancak görev dizaynları ve dünya yapısının çeşitliliği gerçekten önemli. Çünkü oyun içerisinde aynı şeyleri yapmak bir yerden sonra tekrar hissi oyun deneyimini baltalayan unsurlardan biri. Dolayısıyla oyun eğer gerçekten çeşitlilik sunarsa ve oyuncuyu sıkmayacak şekilde dizayn edilmişse tekrar tekrar oynanması gereken platform oyunları arasındaki yerini alır diyebilirim.
– Dying Light 2 Stay Human: Bloody Ties (13 Ekim – Ek paket)
Techland tarafından geliştirilen ve yayınlanan zombi temalı açık dünya aksiyon macera parkur oyunu Dying Light 2 Stay Human, Şubat ayında bizlerle buluştu ve oyuncular tarafından sevilen bir yapım oldu. Gerek parkur mekanikleri gerekse atmosfer konusunda ön plana çıkan yapım bizlere güzel biz deneyim sunuyor. Şimdi se 13 Ekim’de Bloody Ties adlı genişleme paketi geliyor ve bu paket oyunculara yeni deneyim sunmaya hazırlanıyor. Ek paket yeni bir hikayeyi, bölgeyi, yeni silah, teçhizat ve daha fazlasını içeriyor.
Bloody Ties ile oyuncular yeni bir hikayeyi deneyimleyecek. Bu ek paket daha çok turnuva dövüşçülerini konu alıyor. Bu ek pakette Ciro adlı bir arkadaşın bulunacak ve bir intikam mücadelesine gireceksin o da ölen kardeşin intikamı. Burada yapılan turnuvalarda illegal olan bir şeyler var ve siz de bu durumu açığa çıkaracaksınız. Bu hikayenin yazıldığı tabi yeni bir bölge de oyuna dahil edilecek bu yerin adı ise Kıyım Salonu. Adı üstünde insanlar burada turnuvalara katılıyor, hayatlarını kaybediyor tabiri caizse kıyım kıyım kıyılıyor. Mezbahayı andıran bu yerin arkasında ilginç sırlar yatıyor. Bu eski opera binası yeni zorlukları, görevleri, yeni silah türlerini, karakter etkileşimlerini ve keşfedilecek unsurları bünyesinden barındırıyor. Biraz gizem yatan bu genişleme paketi oyuncuların merakını cezbedecek diyebilirim.
Genişleme paketinin ne kadar uzun olacağı şimdilik bilinmiyor. Ön sipariş veren oyuncular, özel bir silah ve kıyafet içeren Aristocrat Pack’e sahip olacak. Umarım ki ne kısa ne de uzun bir paket olur ve bunun yanı sıra yine umarım ki kendini tekrar eden görevler veya benzeyen görevler olmaz (Ana hikayede yer alan görevlere benzemez).
Dying Light 2 Stay Human: Bloody Ties paketinin Steam fiyatı 89,00 TL. Bu oyunu oynamak için tabi ana oyuna sahip olmanız gerekiyor.
– Patch Quest (13 Ekim)
Lychee Game Labs tarafından geliştirilen ve Curve Games tarafından yayınlanacak olan rogue-lite metroidvania oyunu Patch Quest, 13 Ekim’de tam sürüme kavuşuyor. Bu hızlı tempolu, kurşunların arasından sıyrıldığımız yapımda bizleri eğlenceli dakikalar bekliyor diyebiliriz. Bu eğlenceli dünyaya verilen isim ise Patchlantis. Bu dünyada biz oyuncuları dolambaçlı bölgeler – labirentler ve tehlikeler bekliyor. Burada temel amaç düşmanları alt etmekten geçiyor ancak diğer yandan canavarları yakalayarak evcilleştirebiliyoruz. Pokemonvari bir yakalama sistemi olmasa da oyunun kendine özgü mekanikleri yer alıyor. Karşılaştığınız düşmanları alt etmekle kalmıyor aynı zamanda saflarınıza katabiliyorsunuz. Hatta ve hatta saflarınıza kattığınız düşmanların yeteneklerini kullanabiliyor ve yolunuzu açabiliyorsunuz. Müttefik olarak adlandırılan bu canavarlar ile kapıların kilidini açabilir, zindanlara inebilir ve daha da korkutucu canavarlara ve tehlikelere m